sürekli eylem |
continuous action
|
sürekli fasılasız |
perpetual
|
Sürekli Form |
Continuous Forms
- Tractor Feed
- Tractor Feeder
|
sürekli form |
continuous paper
- continuous form
|
sürekli geçmiş zaman |
|
sürekli gönderim |
continuous mapping
|
sürekli gülen |
|
sürekli ışınlama dozu |
shuffle dose
|
süreklı ışınlanma |
chronic exposure
|
sürekli ışınlayıcı |
shuffle-dwell irradiatiator
|
sürekli işlev |
continuous function
|
sürekli izge |
continuous spectrum
|
sürekli kağıt |
continuous paper
|
sürekli kalıcı |
perpetual
|
sürekli kendinden söz eden |
full of oneself
- swellheaded
- egocentric
- egoistical
- narcissistic
|
sürekli kendinden söz eden kimse |
egoist
|
sürekli kiriş |
|
sürekli koşma tekerleği |
|
süreklilik |
continuity
- persistence
- permanence
- permanency
- duration
- continuance
- perpetuity
- pluck
- sedulity
- stending
- sullenness
- mobility
- sticktoitiveness
- perpetude
- cohesiveness
- durability
- moroseness
|
Sürekli Modu |
Permanent Mode
|
sürekli müşteri |
client
- customer
- parishioner
|
Sürekli Okuma |
Continuous Play
|
sürekli olarak |
perpetual
- persistently
- whenever
- year-round
- alway
- unpausingly
- every five minutes
- anytime
- around the clock
- assiduous
- continually
- day and night
- durable
- morning, noon and night
- non-stop
- perennially
|
sürekli olmayan |
|
sürekli oluş |
durability
|
sürekli oyun |
continuous kernel game
|
sürekli rahatsız eden |
shrill
- strident
- high-pitched
- keening
|
sürekli rastgele değişken |
|
Sürekli - Sayfa Sonu |
Continuous - Page Break
|
Sürekli - Sayfa Sonu Yok |
Continuous - No Page Break
|
sürekli ses çıkaran |
|
sürekli spektrum |
continuous spectrum
|
sürekli süzme |
permanent filtration
|
sürekli tasarım uygulaması |
continuous design implementation
|
sürekli uğraşı |
|
sürekli vejetatif durum |
coma vigil
- persistent vegetative state
- vigil coma
- agrypnocoma
- vigilant coma
|
Sürekli Yap |
Make Permanent
|
sürekli yoksullaşma |
|
sürekli yoksulluk |
|
sürekli yöntem |
continuous method
|
süreklli hal |
steady state
|
süreksiz |
transient
- transitory
- fugacious
|
süreksizlik |
discontinuity
|
süreksiz olan |
convulsant
- convulsive
|
süreksiz şey |
|
süreletme |
consolidation
|
süreli |
temporary
- limited in time
|
Süreli oyun |
Timed game
|
süreli yayın |
|
süreli yayınlar |
|