sıkıntı çektir | |
sıkıntıdan kurtarma | easement |
sıkıntıdan kurtarmak |
ease
|
sıkıntıdan kurtulmak | |
sıkıntıdan patlamak | |
sıkıntıda olan | |
sıkıntıda olmak | |
sıkıntılanmak | |
sıkıntılar | |
sıkıntılara katlanmak | rough |
sıkıntılı |
onerous
|
sıkıntılı bir yaşam sürmek | |
sıkıntılı dakikalar geçirmek | |
sıkıntılı dönem | |
sıkıntılı durum | |
sıkıntılı günler | |
sıkıntılılık | |
sıkıntılı şey | trouble |
sıkıntılı zamanlar | |
sıkıntısını gidermek | |
sıkıntısı olmamak | |
sıkıntısız |
untroubled
|
sıkıntısızca | |
sıkıntı üzüntü | distress |
sıkıntı ve | |
sıkıntı veren |
pesky
|
sıkıntı veren şey | |
sıkıntı verici | burden |
sıkıntı verme | |
sıkıntı vermek |
cumber
|
sıkıntı vermek; kaygılandır | |
sıkıntıya düşmek | |
sıkıntıya düşür | |
sıkıntıya gelememek | |
sıkıntıya sok | |
sıkıntıya sokmak | strap |
sıkıntıyla | |
sıkı olarak | fast |
sıkı olmayan |
loose
|
sıkı önlem | |
sikip atmak | fuck |
sıkı pazarlık | haggle |
sıkı pazarlık etmek |
haggle
|
sıkı pazarlık yapmak | |
sıkıp çıkarmak | express |
sıkıp içini boşaltma | expression |
sıkıp sinirlendirmek | kibe |
sıkıp suyunu çıkarmak | |
şıkırdamak | |
şıkırdatmak | |
Türkçe | English |