ağzını açmadan | |
ağzını açmak | |
ağzını açmamak | |
ağzını açmaya üşenen | |
ağzını ara | |
ağzını aramak | |
ağzını arayarak öğrenmek | |
ağzını bağlamak | muzzle |
ağzını bir karış açmak | |
ağzını bozmak |
use foul language
|
ağzını çalkalamak | gargle |
ağzını genişletmek | |
ağzını hiç açmamak | |
ağzını kapamak | put |
ağzını kapatma | choke |
ağzını kapatmak |
floor
|
ağzının köşesine | |
ağzının payını vermek | |
ağzının suları akmak | |
ağzının suyu akmak | drool |
ağzının tadını bilen | |
ağzının tadını bilen kimse |
epicure
|
ağzının tadını bilme | |
ağzının tadını bilmek | |
ağzının tadını bozmak | |
ağzını şapırdat | |
ağzını şapırdatarak yemek | |
ağzını şapırdatmak | |
ağzını sıkı tutarak | |
ağzını sulandırmak | |
ağzını tıkamak | hash |
ağzını tut | |
ağzını tutmak | |
ağzını yokla | |
ağzını yoklamak | |
ağzı olan ağızlı | mouthed |
ağzı olmayan yüz | face without mouth |
ağzı pis | |
ağzı sıkı |
reticent
|
ağzısıkı | incommunicative |
ağzı sıkılık | taciturnity |
ağzı sıkı oluş | huggermugger |
ağzı slkı | reserved |
ağzı sulanmak | drool |
ağzı uğurlu kimse | |
ağzı var dili yok | |
ağzı yanmak | |
ağzı yapış yapış olmak | |
ağzıyla söylemeden | |
ağzıyla yakalamaya çalışmak | |
Türkçe | English |