ayakta dur | |
ayakta duracak hali yok | |
ayakta duramayan |
muddleheaded
|
ayakta duran |
stending
|
ayakta durarak yapılan | standup |
ayakta durma | stending |
ayakta durma cezası | |
ayakta durmak |
stand
|
ayakta durulacak yer | |
ayakta kalmak |
be left unseated
|
ayak takılması | trip |
ayak takımı |
trash
|
ayaktakımı |
mob
|
ayaktakımıdan kalabalık |
huddle
|
ayaktakımı içine sürmek | |
ayak takımından biri | mucker |
ayak takımından kimse | |
ayak takımından olan kimse | |
ayaktakımının yaşadığı semt | slum |
ayaktaki yolcu | |
ayaktan hasta | |
ayak tarafı | |
ayak tarağı | |
ayaktarağına ait | |
ayaktaş | |
ayakta seyretmek | |
ayakta tedavi edilen | ambulant |
ayakta tedavi edilen hasta | |
ayakta tutma | |
ayakta tutmak |
preserve
|
ayakta uyumak |
drowse
|
ayakta uyuyan |
lulling
|
ayakta uyuyan kimse |
sleepyhead
|
ayakta yapılan | honorable |
ayak tırnağı |
horny
|
ayak topu |
soccer
|
ayaktopu |
soccer
|
ayak topuğunun üstündeki ceviz biçimindeki kemikler | |
ayak ucu | toe |
ayakucu | nadir |
ayak ucuyla vurmak | |
ayaküstü | |
ayaküstü acele yemek yemek | |
ayaküstü yemek yemek | |
ayaküstü yenen yemek | |
ayak uydurma | |
ayak uydurmak |
humor
|
ayak uydurmama |
nonconformism
|
ayak ve tırnak bakımı | pedicure |
ayak vurma | |
Türkçe | English |