ağır ağır takip etmek
ağır ağır yürümek
ağır akan	leaden tardigrade phlegmatic
ağır ayak
ağır bas
ağır basan	predominant preponderant
ağır basan oy
ağır başlı	dignified douce imperturbable matron demure sedate sober solemn
ağırbaşlı	grave graceful dignify sage staid serious button-down stationary meaningful considerable of age key earnest solemn appreciable real reliable important adult full-grown weighty grown-up significant major sizable substantial
ağırbaşlı görünmek
ağırbaşlı kimse	eagle owl barn owl breathalyser breathalyzer owl
ağır başlılık	imperturbable sedate sobriety solemnity
ağırbaşlılık	gravity graveness placidity
ağır başlılıkla	sedate
ağırbaşlılıkla
ağır başlı olgun	dignified
ağırbaşlı olmak
ağır basma	fat-ass polysarcia
ağır basmak	predominate prevail be prevalent dominate overbalance overpower preponderate
ağır bir şekilde
ağır bir şey kaldır
ağır brokar	baldachin
ağırca
ağır çalınacak	lento
ağır çalınan parça	larghetto
ağır çalıştırma	rugby union nemesis penalisation penalization penalty punishment
ağır çan sesi	toll
ağır çaplı toplar	ordnance
ağır çekiç	beetle sledge
ağır çekim
ağır çekmek	preponderate
ağır ceza
ağır ceza mahkemesi
ağır cezaya ait	criminal
ağır cisim	weight
ağırdan al
ağırdan alan	dilatory tardy cautious countermarches
ağırdan almak	dillydally put off procrastinate
ağır darbe	plunk pound
ağır darbelerle vurmak	belabor
ağır davranmak	dawdle
ağır durum
ağır düşüş	thump
ağır eleştiri	calumniousness aspersion calumny defamation
ağır eleştirmek
ağır eşya
ağır etkileşim	strong interaction
ağır ezgi fıstıki makam
ağır gelmek
ağır gidiş
Türkçe	English